Sayfalar

13 Haziran 2013 Perşembe

HAYVANLARDA SOLUNUM SİSTEMİ


Tek hücreli canlılar ile vücut duvarı ince olan süngerler ve sölentereler gibi çok hücreli hayvanlar bu tür gaz değişimlerini özel bir yapıya ihtiyaç duymadan kolaylıkla yapabilirler. Ancak kompleks yapılı olanlar gaz değişimini özel doku ve organlardan oluşan bir sistem aracılığıyla gerçekleştirirler. Çünkü hayvanlarda evrimsel gelişim sonucu her hücrenin dışçevre ile doğrudan doğruya gaz alışverişi yapma olanağı ortadan kalkmıştır. Hayvanlar aleminde solunumda gaz değişimini gerçekleştiren organlar çeşitlilikgöstermesine karşılık, bunları dört ana grupta toplamak mümkündür.

1. Deri
2. Trake
3. Solungaçlar
4. Akciğerler

Deri Solunumu ;
En ilkel solunum biçimi olan deri solunumunun görüldüğü bazı basit yapılı hayvansal organizmalarda deriden difüzyonla giren oksijen yine difüzyonla diğer doku ve hücrelere iletilir. Basit çok hücreli hayvanlardan yassı solucanlar (Plathelminthes), bazı yuvarlak kurtlar (Nemathelminthes), karasal halkalı solucanlar (Annelida), mikroskobik yapıdaki omurgasız hayvanlar deri solunumunun görüldüğü hayvan gruplarıdır.

Omurgalılardan kurbağalarda deri solunum önemli yer tutar. Ayrıca ağzın içini ve yutağıkaplayan zarlar da solunum organıgibi görev yapar.Deri solunum yapan organizmaların derilerinin hep nemli olması gerektiğinedikkat ettiniz mi?Gerçekten de deri solunumu yapan toprak solucanı, salyangozlar ve kurbağa gibihayvanlarda deri nemli tutulmak zorundadır. Bu nem derideki mukus bezleri ile sağlanmaktadır.

Trake Solunumu ; 
Gelişmiş canlılarda vücut hacmının artması nedeniyle vucudun iç kısımlarında bulunan hücrelerin gaz değişimi ancak özel solunum sistemleriyle gerçekleşebilmektedir. Basit solunum sistemlerinden trakeler bunlardan biridir. Trakeler böceklere özgü, basit borulardan ibaret bir solunum sistemidir. Atmosferik hava, özel borular aracılığıile vücudun iç hücrelerine iletilerek gaz alışverişini sağlarlar . Vücudun abdomen kısmında her segmentte bulunan ve stigma adı verilen çift açıklıklardan hava alınıp verilir. Buradan giren hava, içorganlara kadar uzanan dallı hava borularınyla (trakeler) taşınır. Trakeler içi bir sıvı ile dolu ve trakeol adıverilen çok ince borucuklarla sonlanırlar. Oksijen ve karbondioksit değişimi bu sıvı ile dokular arasında gerçekleşir. Böcek hava alışverişini sağlayabilmek için vücudunu kasıp gevşetir. Vücut genişletildiğinde hava trakelere girer, kasılınca dışarı atılır.Özellikle arıların dinlenme sırasında sürekli karın kısımlarını hareket ettirdiklerini farketmişsinizdir.

Bu sistemin diğer sistemlerden önemli bir farkı solunum havasının dokulara kadar yine bu sistemle götürülmesidir.

Solungaç Solunumu ; Suda yaşayan hayvanlarda görülen genel solunum sistemi solungaçlardır. Omurgalılardan balıklar, kurbağaların larvaları, omurgasızlardan yumuşakçalar, sudayaşayan bazı solucanlar, eklembacaklılardan karidesler, yengeçler bu yapılara sahiptirler. Bunlar kendiliğinden hareket eden ya da su akımları ile hareket edebilen bir sistem şeklindedir. Omurgalı hayvanlarda solungaçlar akciğerli balıklarda, semenderlerde ve kurbağa larvalarında olduğu gibi vücut dışında olabileceği gibi, biroda içinde kapalı da olabilirler.Solungaçlar ince epitel çıkıntılarından oluşurlar. Solungaçların üzeri dolaşım sisteminin kılcal damarları ile örülmüştür. Gaz değişimi, solungaç epiteli ve kılcal damarların tek tabakalı yassı epitelleri arasında difüzyonla gerçekleşir. Suda erimiş oksijen solungaç epitelinden kılcal damarlara geçer. Karbondioksit ise ters yönde hareket eder. Solungacı olan her hayvan, bu organın üzerinde su akımını sağlayan bazı yapılarasahiptir. Örneğin balıklar ağzını açarak bir miktar su alır, sonra ağzını kapatarak ve ağız boşluğunu daraltarak suyun solungaçlar üzerinden geçmesini sağlarlar.

Kurbağalar gibi bazı hayvan gruplarında birden fazla solunum görevi yapan organ bulunduğunu biliyormusunuz? Bazı hayvan grupları bu organların bir kaçı ile solunum yapabildikleri gibi, hayatdönemlerinin farklı dönemlerinde değişik solunum organları ile solunum yapabilmektedirler. Örneğin kurbağalar ergin devrelerinde deri ve akciğerlerle solunum yaparlarken, larva devrelerinde solungaç solunumu yaparlar. Başkalaşım sırasında kaybolan solungaçların yerini akciğerler almaktadır.

Akciğer Solunumu ; 
Karasal omurgalıların ve sucul memelilerin solunum organı olan bu sistem temeliki kısımdan meydana gelir. Bunlardan birincisi havayı götüren yollar olan solukborusu (trake), bronş ve bronşcuklardır. İkincisi ise gaz değişiminin gerçekleştiği esnek zarımsı keseler olan alveollerden oluşan akciğerlerdir.

Solunum sistemi gerçekte ağız ve burun boşluğu ile başlar. Burun boşluğu kıvrımlı yapısı ile burada ilerleyen solunum havasını hem ısıtır hem de nemlendirir. Ayrıca burun içindeki kıllar solunum havasındaki küçük zerrecikleri tutar. Alınan hava buradan gırtlak kısmına geçer. Gırtlak besin yutulmasının dışında sürekli açıktır.Yutkunma sırasında gırtlak yukarı doğru kalkar ve küçük dil geriye doğru yatarak soluk borusunu kapatır. Gırtlakta başka hangi yapı bulunur? Düşününüz.Ses tellerinin burada bulunduğunu hepiniz biliyorsunuz. Gırtlaktan sonra solunum sisteminde soluk borusu (trake) başlar. Soluk borusunun içi kirpikli epitel hücreleri ile döşelidir. Bu sillerle birlikte mukus salgısı hava içindeki yabancımaddeleritutarak akciğerlere ulaşmasını önler.Çok tozlu hava solunduğunda balgam oluşumunun arttığınıhepimiz biliyoruz.Soluk borusu kapanmaması için at nalı şeklinde olan kıkırdak halkalarla çevrilidir.Soluk borusu akciğerlere girmeden önce iki kola ayrılarak bronşları meydana getirir. Bronşlar da akciğerlere girince bronşçuklara ayrılırlar. Bronşcuklarda kıkır-dak halkalar bulunmaz. Akciğerlere sahip en ilkel omurgalılar kurbağalardır. Göğüs kemiğinin iki yanındaküçük birer köpük yumağı gibi görünürler. Sürüngenlerde de çift olmasına karşılık,genellikle uzun vücutlu formlarda (yılanlar) bir tanesi körelmiş durumdadır.Akciğerler özellikle kuşlarda değişik özellik gösterirler. Kuşlar omurgalılar içindeen etkin solunum yapan gruptur. Metabolizmalarının yüksek oluşu nedeniyle oksijene gereksinimleri oldukça fazladır. Bunu sağlayan akciğerlerde, memelilerde olduğu gibi alveoller yerine akciğerle bağlantılıhava keseleri görev yaparlar. Bu kese lerin yan çıkıntıları kemiklerin, kasların hatta derinin içine kadar girer. Çift yapılıkarın ve arka göğüs hava keseleri akciğerlerin havalandırılması için bir çeşit körükgibi görev yaparlar ve sistem içindeki hava borularının akışı ile kılcal damarlarınakış yönü birbirine terstir. Böylece hem soluk alışta hemde verirken gaz değişimigerçekleşebildiğinden, oksijenin az olduğu yükseklerde dahi rahatça oksijen gereksinimini karşılayabilirler.

Memelilerin solunum sistemleri kuşlarınkinin aksine sürüngenler ve kurbağalardaki gibi kör kese ilkesine göre görev yapar. Memelilerin akciğerleri arkada diyaframla kapatılan göğüs boşluğu içinde yer alırlar. Bronşiollerin uçları alveol adı verilen hava keseleriyle sonlanırlar. Alveollerin duvarıtek tabakalı bir epitelden yapılmıştır. Hava bu keselere kadar taşınarak bunların yüzeyini döşeyen kılcal damarlarla arasında gaz değişimi gerçekleşir .

HAYVANLARDA DOLAŞIM SİSTEMİ



→Omurgasız hayvanlardan; sünger, sölenter ve yassı solucanlarda dolaşım sistemi bulunmaz.
→Bu canlılarda dolaşım; difüzyon, osmoz ve aktif taşıma ile yapılır.
 
→Geri kalan hayvanlarda, dolaşım sistemi bulunur.
 
Dolaşım sistemi; açık ve kapalı dolaşım sistemi olmak üzere ikiye ayrılır.
 
 
 
Açık Dolaşım Sistemi:
 
→Kalp, kan, atardamar ve toplardamardan oluşur. Kılcal damar bulunmaz.
 
 
→Kan kısmen damarlarla, kısmen de sinüs adı verilen vücut içi boşluklarında dolaşır.
→Kan sıvısı, doku sıvısı ayırımı yoktur. (hemolenf sıvısı bulunur)
→Kanın akış hızı yavaştır.
→Hareket yeteneği az olan canlılarda görülür.
 
Açık dolaşım; ahtopod ve mürekkep balığı haricindeki yumuşakçalarda, eklem bacaklılarda ve derisi dikenlilerde bulunur.
 
 
 
 
Böceklerde, trake solunumu olduğundan;  kanlarında solunum gazları taşınmaz.
→Böceklerin sırtlarında, 8-10 odacıklı kalp görevi yapan atar damar bulunur. Kan daima, arkadan öne doğru akar.
 
 
Kapalı Dolaşım Sistemi:
 
→Kalp, kan, atardamar, kılcal damar ve toplardamardan oluşur.
 
 
→Kan damar dışına çıkmaz.
→Kan sıvısı ve doku sıvısı ayrıdır.
→Kanın akış hızı yüksektir.
→Hareket yeteneği yüksek olan canlılarda görülür.
 
Kapalı dolaşım omurgasızlardan; halkalı solucanlarda, ahtopod, mürekkep balığında ve tüm omurgalılarda görülür.
 
→İlk kapalı dolaşım, toprak solucanında görülür.
 
 
Toprak solucanlarının sırtlarında, kalp görevi yapan, atar damar bulunur. Kan sırtta, arkadan öne doğru akar. Karın kısmında ise önden arkaya doğru akar.
 
 
 
 
Balıklarda dolaşım sistemi:   
 
→Balıkların kalbi; bir karıncık ve bir kulakçık olmak üzere 2 odacıktan oluşmuştur.
→Vücutta kirlenen kan, toplardamarlarla, kalbe gelir.
→Kan, kalpten  solungaçlara pompalanır.
→Solungaçlara temizlenen kan, bütün vücut hücrelerine dağılır.
→Kalpte kirli, vücutta temiz kan dolaşır.
→Balıklarda küçük dolaşım görülmez.
 
 
 
 
 
 
Kurbağalarda dolaşım sistemi: 
 
→Kurbağalarda kalp, iki kulakçık ve bir karıncık olmak üzere; 3 odacıktan oluşmuştur.
→Vücutta kirlenen kan sağ kulakçığa, akciğerde temizlenen kan ise sol kulakçığa gelir.
→Kulakçıkların kasılması ile, kan, karıncığa geçer.
→Kirli ve temiz kan karıncıkta birbirleriyle karışır.
→Kalpte ve vücutta karışık kan dolaşır.
 
 
 
 
 
 
Sürüngenlerde dolaşım sistemi:  
 
→Yılan, kertenkele ve kaplumbağalarda kalp; 2 kulakçık ve 1 karıncık olmak üzere 3 odacıktan oluşmuştur.
→Karıncıkta yarım perde bulunur.
→Temiz ve kirli kan karıncıkta karışır.
→Kalplerinde ve vücutlarında karışık kan dolaşır.
 
Timsahlarda kalp, 2 kulakçık ve 2 karıncık olmak üzere; 4 odacıktan oluşmuştur.
→Karıcıklarda temiz ve kirli kan birbiriyle karışmaz.
→Kalpten çıkan kan,  panizza kanalı adı verilen bir kanalla birbirine karışır.
→Kalpte, temiz; vücutta ise karışık kan dolaşır.
 
 
 
 
Kuşlarda dolaşım sistemi:
 
→Kuşlarda kalp, 2 kulakçık ve 2 karıncık olmak üzere; 4 odacıktan oluşmuştur.
→Temiz ve kirli kan, kalpte ve vücutta birbirine karışmaz.
 
 
 
 
 
Memelilerde dolaşım sistemi:
 
→Memelilerde kalp, 2 kulakçık ve 2 karıncık olmak üzere; 4 odacıktan oluşmuştur.
→Temiz ve kirli kan, kalpte ve vücutta birbirine karışmaz.
 
 
 
Not:  Aort atardamarı, kuşlarda sağa; memelilerde ise sola dönmüştür.
 

HAYVANLARDA SİNDİRİM SİSTEMİ



Hayvanlar aleminde çok çeşitli sindirim sitemi görülür. Bu sindirim sistemi:

· Hayvanların emriyonik gelişmesine

· Yaşadıkları ortama

· Kullandıkları besin çeşitlerine göre farklılık gösterir.

Ancak türler arasında yapısal farklılıklara rağmen sindirim olayının genel özellikleri değişmez.

1. Omurgasız hayvanlarda sindirim

• Karada yaşayan omurgasizlar genel olarak besinlerini kendileri arayıp bulur.

• Suda yaşayan omurgasızlar ise yakınına geldikten sonra alırlar.

• Süngerlerin besinini mikroskobik canlılar ve küçük organik parçacıklar oluşturur. Bu maddeler su ile birlikte süngerin yarısında bulunan por denilen açıklıktan vücut boşluğuna girer. Vücut bosluğundaki besinler koanosit denilen kamçılı hücrelerde fagositoz ile alınarak hücre içinde sindirilir.

• Hidra ve planaria gibi sölenterlerde sindirim açıklığı tektir. Bu tip sistemler eksik sindirim sistemi olarak adlandırılır. Bir boşluğa alınan besinler önce hücre dışı sindirimle kısmen sindirilir. Daha sonra komşu hücrelere alınan besinler hücre içinde tamamen sindirilir.

• Omurgasız hayvanların çoğunda omurgalı hayvanlarda olduğu gibi ağız ile başlayıp anüs ile sonlanan iki açıklı sindirim sistemi bulunur. Bu tip sistemlere ise tamamlanmış sindirim sistemi denir.

NOT: Solucanlar içinde ağız ve anüs olmak üzere iki açıklıklı sindirim sistemi yalnız halkalı solucanlarda bulunur.

• Halkalı solucanlarda sindirim sistemi

Kaslı yutak+yemek borusu+kursak +taşlık+düz bağirsak+anüs şeklindedir.

• Son olarak; böceklerde ise, parçalamaya ve çiğnemeye yarayan ağız parçaları vardır. Örneğin çekirgelerin ağızlarının ön kısımlarında besinleri parçalamaya yarayan yapılar bulunur.Bu canlılarda sindirim sistemi; kursak, yemek borusu, mide, bağırsak ve anüsten oluşur.

2.Omurgali Hayvanlarda Sindirim

Kuşlarda sindirim sistemi

• Ağız (Gaga) yutak, yemek borusu, kursak, mide, taşlık, bağırsak, kloak ile son bulur.

• Gaga=Besin alınır. (Diş yoktur.)

• Yutak=yemek borusuna iletilir.

• Yemek borusu=kursağa iletilir.

• Kursak=besin ıslatılır ve yumuşatılır.

• Mide=besin kısmen kimyasal sindirime uğrar.

• Taşlık=mekanik sindirim (diş görevi)

• Bağırsak = besinler burada kimyasal sindirim ile emilir.

• Kloak= artıklar dışarı atılır.

Memeli Hayvanlarda sindirim sistemi

• Etçil memeliler de kesici dişler,

Otçul memelilerde azı dişi daha fazladır.

• Etçil memelilerin bağırsakları daha kısa

Otçul memelilerin bağırsakları uzundur.

• Otçul memelilerde mide 4 bölümden oluşur.

• İşkembe , börkenek, kırkbayır, şirden şeklindedir.

HAYVANLARDA BOŞALTIM SİSTEMİ


Canlılığın varlığı ve devamı için hücrelerde sindirim sonucu oluşan artık ve zehirli maddelerin, solunum sonucu oluşan CO2 ve NH3 ve suyun hücreden, daha sonra da vücuttan uzaklaştırılması gerekir.Bu olaya boşaltım denir.Boşaltım olmasa homeostasi bozulur canlılar hayatta kalamazdı.Tek hücrelilerde boşaltım özel kofullarla sağlanırken hayvanlarda boşaltım yapıları ve sistemler gelişmiştir.
Canlı organizmalarda üretilen azotlu boşaltım ürünleri;
amonyak,ürik asit ve üredir.Diğerleri ise CO2,su,zehirler ve fazla tuzdur.
OMURGASIZ HAYVANLARDA BOŞALTIM
A-SÜNGER VE SÖLENTERLERDE BOŞALTIM:
Boşaltım işiyle ilgili bir sistem ya da organ görülmez.Boşaltım ürünlerinden olan CO2 ve NH3 difüzyonla dışarı atılır.
B-SOLUCANLARDA BOŞALTIM:
Yassı solucanlarda:
Boşaltım artıkları sünger ve sölenterlerdeki gibi difüzyonla uzaklaştırılır.Vücuttan fazla suyun uzaklaştırılması için Protonefridium isimli boşaltım yapıları gelişmiştir.Örnek;planarya
Protonefridiumlar;birçok kanal ve bu kanallarla bağlantılı silli alev hücreleri ile boşaltım deliğinden oluşmuştur.
Halkalı solucanlarda,midye ve salyangozda
Protonefridiumlar biraz daha gelişerek Nefridiumları oluşturur.Halkalı solucanlarda vücudun her halkasında bir çift nefridium vardır.
Nefridium;silli huni,boşaltım kanalı ve idrar torbasından oluşur.
Halkalı solucanlarda artık maddeler ise bağırsağın etrafındaki keselerde toplanırlar.Bu keseler solucanın iç dokularını oluşturur.


C- EKLEMBACAKLILARDA BOŞALTIM
Böceklerde ve çekirgede nefridiumlar daha da gelişerek malpighi tüplerini oluşturur.
Malpighi tüpleri bir ucu kapalı diğer ucu açık yapılardır
Malpighi tüpleri kapalı ucu ile kandan artık maddeleri alır,açık ucu ile sindirim kanalına boşaltır son bağırsaktan geri emilim gerçekleşir.
Bu işlemler sonucunda kalan diğer maddeler ürik asit kristalleri halinde dışarı atılır.
*****Omurgasızlarda karasal uyuma göre boşaltım ürünleri de vücuttan su kaybetmeyi en aza indirecek şekilde değişir.Ürik asitin atılması için daha az su gerekir.****
OMURGALI HAYVANLARDA BOŞALTIM
Omurgalılarda boşaltım yapıları organ ve sistemler haline gelmiştir.
Büyük ve ayrıntılı yapılı bu omurgalıların metabolizmaları hızlı olduğu için boşaltım ürünleri çok fazla olur.Bu kadar çok atık maddenin vücuttan atılabilmesi için gelişmiş bir boşaltım sistemine ihtiyaç vardır. Boşaltım sistemi organı bütün omurgalılarda böbreklerdir.Gruplara göre böbreklerde değişiklikler görülür.
A-BALIKLARDA BOŞALTIM

Tuzlu su balıklarında boşaltım;
Tatlı su balıklarında boşaltım;

*Vücuttaki suyun dışarı çıkma eğilimi vardır.Bu nedenle deniz suyu yutarlar.
*Deniz suyu içmek kandaki tuz miktarını arttır ozmotik basıncı dengeler.Su kaybı engellenir.
*Vücuttaki fazla tuz aktif taşımayla solungaçlardan suya verilir.
*Azotlu atıklar da solungaçlardan NH3 şeklinde atılır.
*Böbrekte glomerulus gelişmemiştir.
Glomerulus;Kan damarı yumağıdır.

*Vücuttaki tuz çevreye göre yoğun olduğundan vücuda fazla su girme sorunu vardır. Bu sorun nefronlardan aktif boşaltımla çözülür.
*Suyu dışarı vermek ozmotik basıncı dengeler.
*Vücutta azalan tuz ,solungaçlar yardımıyla dış ortamdan sağlanır.
*Tatlı su balıkları su içmezler
*Böbrekte glomerulus gelişmiştir ve çok büyüktür.Nefronlarda geri emilim görülmez.
Balıklarda boşaltım ürünü azotlu atıklar NH3 olarak atılır.

KURBAĞALARDA BOŞALTIM
Boşaltım organı böbreklerdir.Boşaltım ürünleri üredir.Kurbağalar hem suda hem de karada yaşadıkları için karaya uyum sürecinde boşaltım ürünlerinin atılmasında daha az su kullanma hedeflendiğinden amonyak üreye dönüştürülür.
Boşaltım ürünlerinin dönüşümüne ornitin evresi denir.
RÜNGENLERDE VE KUŞLARDA BOŞALTIM
Sürüngenler ve kuşlarda böbrekler gelişmiştir. Süzme birimleri olarak gelişmiş nefronlar bulunur. Su kaybını aza indirebilmek için sürüngenler azotlu boşaltım ürünü atıkları ürik asit olarak atarlar.
D-MEMELİLERDE BOŞALTIM:
Memelilerde gelişmiş böbrekler bulunur.Süzme birimleri nefronlardır.Azotlu atıkları da üre olarak atarlar.
NEFRON
*Nefronlarda kan süzülerek idrar oluşturulur.                                                                                            *Nefron içinde bowman kapsülü glomerulusu tamamen sararak malpighi cismini oluşturur.                          *Nefronları; Malpighi cismi, proksimal tüp,distal tüp ve toplama kanalı oluşturur.


ENDOKRİN SİSTEM




    Canlılarda sistemler arasındaki uyumlu çalışmayı sağlayan özel maddelere hormon denir.Bunların sağlandığı yere endokrin bezler,bu sisteme de endokrin sistem denir.
HORMANLARIN ÖZELLİKLERİ 
1. Üretildikleri yerden hedef doku ve organlara hayvanlarda kan ile bitkilerde ise hücreler arası difüzyon ile floemle3 taşınırlar.
2. Her hormonun etkilediği hücre ,doku, ve organ farklıdır.
3. Hormonlar az miktarda olup etkileri farklıdır.
4. Gereğinden az veya çok salınmaları halinde hastalıklara neden olabilirler.
5. Hormonlar canlıdaki yoğunluğuna göre etki gösterirler.
6. Hormonlar protein ve yağ yapısındadır.

• Yüksek yapılı organizmalarda vücudun bütünlüğü sinir sistemi,birlikte çalışmasıyla sağlanır.
• Endokrin bezler salgı yapan sinir hücreleri ile bunların salgılarını inceleyen bilim dalına endokrinoloji denir.

HAYVANLARDA HORMONAL DÜZENLEME
• Omurgalıların birçoğunda ve birçok omurgasız hayvan (böcekler ,kabuklular, yumuşakçalar)endokrin bezler vücudun düzenli çalışmasında görev alır.
• Sölenterlerde ve halkalı solucanlarda hormon üreten tek kaynak ,salgı yapabilen sinir hücreleridir.
• Böceklerde hormonlar sinir sisteminde (beyin) üretilir.Beyin hormonları etkisiyle vücut bezleri hormon salgılar.Bunlardan en önemlisi de deri değiştirme hormonudur.Bu hormonun sayesinde deri değiştirilerek dış iskeletin engellemesine rağmen büyüme sağlanır.Bir başka hormon ise larva döneminde üretilen gençlik hormonu(jüvenil)dur.
• Deri değiştirme hormonu (ekdizon)ergenlik döneminde salgılanır.

İNSANDA HORMONLAR
• Hormonlar iç salgı bezlerinde üretilerek direkt kana verilir.
• Başlıca iç salgı bezleri:Hipofiz,tiroid,paratiroid,böbreküstü,pankreas,epifiz,timusve eşey bezleridir.

HİPOTALAMUS:İki çeşit hormon salgılar.Bu hormonlar hipotalamus tarafından sentez edilerek hipofiz bezinin arka lobunda depo edilir, ihtiyaç halinde buradan kana karışır.

1. ADH(=Antidiüretik Hormon =Vazopressin):Böreklerde suyun geri emilimini sağlar .İnce atardamarın kasılmasını kan basıncının artmasını sağlar.ADH az salgılanırsa şekersiz diyabet hastalığı görülür.
2. OKSİTOSİN:Uterusun kasılmasını sağlayarak doğuma yardımcı olur.Meme bezlerini uyararak sütün meme ucuna gelmesini sağlar.
HİPOFİZ:iki kısımdır.1)Arka lop:Hipotalamusta üretilen hormonlar depo edilir.2)Ön lop:7 önemli hormon salgılar.
1. STH(=Somatotropin Hormon) :Büyümeyi sağlar Özellikle uzun kemiklerin büyümesini sağlar.Protein sentezini arttırır,karbonhidrat ve yağ metabolizmasını etkiler.Fazla salgılanması devliğe az salgılanması cüceliğe yol açar.Büyüme döneminden sonra fazla salgılanırsa akromegali hastalığına (el ayak, ve yüz kemiklerinde orantısızlığa) sebep olur.
2. MSH(=Melanosit Uyarıcı Hormon):Deride melanosit hücrelere etki ederek cilde renk veren melanin maddesini salgılatır.
3. TSH(TUH=Tirotropin):Tiroid bezinin uyarılmasını ve tiroksin hormonun salgılanmasını sağlar.
4. LTH(=Luteotropik Hormon=Prolaktin):Korpus luteumun devamını sağlar.Annelik duygusunu geliştirir.Süt keselerinin oluşumunu sağlar.
5. FSH(=Folikül uyarıcı Hormon):Dişilerde folikülleri geliştirerek yumurta hücresinin olgunlaşmasını sağlar.Foliküllerde östrojen salgılattırır.Erkeklerin testislerinde sperm hücrelerin oluşumunu başlatır.
6. LH(=Luteinleştirici Hormon):Dişilerde ovalasyonu sağlar.Korpus luteumun oluşmasını sağlattırır.
7. ACTH(=Adrenokortikotropik Hormon):Böbrek üstü bezinin korteks kısmını uyararak buradan steroid hormonları salgılattırır.

TİROİD BEZİ:En önemli hormonu tiroksindir.
TİROKSİN:Hücrelerin metabolizma faaliyetlerinde kullandıkları oksijen miktarını ayarlar.Fazla salgılanırsa oksijen tarafından kullanılan oksijen miktarı artar ve metabolizma hızlanır.AZ salgılanırsa metabolizma yavaşlar,hücreler arası maddede sodyum ve suyun ,kanda ise kolesterolün yükselmesine sebep olur.İnsanlar ve sıcak kanlı hayvanlar, yılın soğuk aylarında daha fazla tiroksin salgılar.Hipotalamustaki salgı yapan sinir hücreleri, özel bir madde ile hipofizin ön lobundan tirotropin sentezlenmesini ve serbest kalmasını sağlar.TSH kan ile tiroide gelir ve tiroksin hormonu salgılar.Ayrıca kandaki Ca ve P seviyesini düşürücü etki yapan tirokalsitonin hormonu da salgılar.İyot eksikliğinde tiroid bezinin büyüyerek salgı yapmasını guatr denir.Gelişme devresinde tiroit bezinin az çalışması sonucu kretenizm(ahmaklık) olur.Bu çocuklarda cücelik , zeka geriliği, eşey bezlerinin gelişmediği görülür.Ergenlik döneminde az salgılanırsa bazal metabolizma hızı ve vücut ısısı düşer.Ruhen ve bedenen uyuşukluk başlar.Deride şişlikler ve kıl dökülmesi görülür.Bu bozukluklara miksodem denir.

PARATİROİT BEZİ:Parat hormonu (paratirin)sentezler.

PARAT HORMONU:Ca ve P metabolizmasını düzenler.Kemikten kana Ca ve P geçişini sağlar.Tirokalsitonin ile zıt çalışarak Ca , P dengesini sağlar.Az salgılanırsa kandaki Ca kemiklerde birikir ve kanın Ca miktarı azalır. Buna tetani denir.Bu hastalıkta kaslar ağır kasılma ve titremeler olur.El ve ayak parmaklarında içe doğru bükülmeler olur.

BÖBREKÜSTÜ BEZLERİ:Kabuk (korteks) bölgesinden salgılananlar:aldosteron ve kortizon.Öz bölgesinde (medulla)salgılananlar:Adrenalin (Epinefrin), nöradrenalin(Nörepinefrin)
ALDOSTERON:Böbreklerdeki Na –Cl iyonları emilimini sağlar
Kortizol.Karbonhidrat,yağ ve protein metabolizmasını düzenler.Protein ve yağların karbonhidrata dönüşmesini sağlar.Kan şekerini yükseltir
Korteks bölgesi hormonlarının az salgılanması sonucu Andison hastalığı oluşur.Deri tunç rengini alır, kan basıncı düşer iştahsızlık ve kaslarda zayıflama görülür Na ve Cl `ün idrara atılması artarken vücut sıvısında K miktarı yükselir.
ADRENALİN(Epinefrin): Korku , öfke ve heyecan anında salgılanır.Sempatik sinir sistemi epinefrinin etkisiyle kan basıncını yükseltir,kalp atışlarını hızlandırır damarlar genişler , göz bebekleri büyür, kıllar dikleşir.
NORADRENALİN(Nörepinefrin): Kan basıncını arttırıcı etki yapar

PANKREANS:Karma bir bezdir.Ürettiği enzimleri kanalla bağırsağa gönderir.Langerhans odacıklarında ürettikleri hormonları kana verirler.

İNSÜLİN:Langerhans adacıklarını beta hücrelerinde üretilir.Kan şekerinin dokulara geçişini sağlar.Kas ve karaciğerde glikojen sentezini sağlar.Yeterli salgılanmadığında kan şekeri yükselir ve bunun sonucunda şeker hastalığı görülür.
GLUKAGON:Langerhans adacıklarının alfa hücrelerinde sentezlenir.Karaciğerde depo edilen glikojeni parçalattırır.Glikozun kana geçişini sağlayarak kan şekerini arttırıcı etki yapar.

EŞEYSEL BEZLER:
TESTİS HORMONLARI(ANDROJEN ):Testislerde testesteron hormonu üretilir.Erkeklerde ikincil karakterlerin gelişmesini ve spermlerin olgunlaşmasını sağlar
OVARYUM HORMONLARI:Östrojen ve progesteron üretilir.Östrojen dişilerde eşeysel olgunlaşmayı düzenler

PLASENTA:Progesteron salgılar.

10 Haziran 2013 Pazartesi

SİNİR SİSTEMİ


Ders Notumuzda Sindirim Sistemleri, Sindirim Çeşitleri(Mekanik sindirim,Kimyasal sindirim,Hücre içi sindirim Hücre dışı sindirim evreleri),Holozoik beslenen hayvanlarda sindirim,Sindirim sisteminde özelleşmiş yapılar (kursak, taşlık vb), İnsanlarda Sindirim Sistemi, Omurgalılar-Omurgasızlar-Tek hücrelilerde sindirim ve daha fazlasını bulabilirsiniz.

Bitkiler:
Bitkilerin sinir sistemi yoktur. Ama bitkilerde dışarıdan gelen uyarılara karşı durum değiştirerek tepki verirler.Bu durum değişiklilerinin temel sebebi hormonlardır.

Tek Hücrelilerde Sinirsel Denetim:
Bir hücrelerde sinirsel denetim sistemi yoktur. Bu canlılar dışarıdan gelen uyarıların vücut yüzeylerinde gelişen organlarla alırlar.
  • Amip: Yalancı Ayak
  • Öglena: Kamçı ile uyarıları alarak tepki verirler.
  • Paramesyum: Siller
Omurgasızlarda Sinir Sistemi:
Omurgasızlarda merkezi sinir sistemi yoktur. Bu canlılarda tüm vücut yüzeyindedir. Sinirsel iletim mekanizması gelişmiştir. 3 tane sistem vardır.
  1. Ağsı Sinir Sitemi: Hidralarda (bütün vücut)
  2. Işınsal ( Radyal) Sinir Sistemi: Deniz anası
  3. İp merdiven Sinir Sistemi: Solucanlarda: vücudun iki yanında uzanan sinir kardonları canlının baş bölgesinde birleşerek daha sonradan merkezi sinir sistemini oluşturarak gansliyonları oluştur. Gangliyonlar Canlının beyni durumundadır. Vücudun iki yanından uzanan sinir kardonları birbirine sinir hücrelerine birleşmiştir. İp merdiven sinir sistemi canlılarda gelişen sinir sisteminin en basit halidir.
Omurgalılarda Sinir Sistemi:
Omurgalılarda en basit sinir sistemi balıklarda en gelişmişi memelilerde bulunur. Balıklardan memelilere doğru gittikçe beyin yarım küreleri belirginleşir ve kıvrımları artar. Ayrıca beyincik gelişiminde omurgalılar için önemlidir. Beyinciğin büyüklüğü hareket yeteneği ile doğru orantılıdır. Beyincik balık ve kuşlarda büyük , sürüngenlerde küçük memelilerde büyük ve en gelişmiştir.

SİNİR HÜCRESİ:

Sinir hücrelerimizin bazılarında iletimin hızlanması için miyalin kılıfı bulunur. Miyalin kılıf iletimi 10 kat artırır. Bu kılıf içerisinde iletimin hızlanması için Ranvier boğumları bulunur. Nöronların Akson uçunda Schwann kılıfı bunur. Schwann kılıfı aksonun onarılmasını sağlar. Sinir hücreleri kendini yenileyemez. Setrozomları yoktur.
Sinir hücreleri uyartıları, dendirirlerinden alır aksona doğru iletirler. Sinir sistemleri birbirine sinaps denilen ağlantı yerleri ile bağlıdır. Sinapslar da uyartılar aksondan dedirte doğrudur.. Nörotransmitter maddeler uyartıların diğer sini hücrelerine geçmesini sağlar
Sinir hücrelerinin görevi; içeriden ve dışarından gelen uyartıları kasarla ve bezlere iletirler. Sinir hücreleri uyartıları elektriksel veya kimyasal değişimlerle iletiriler. Nöronların aksonunda uyartının ilerlemesi için dışı + yükle, içi – yükle yükldür. Kimyasal olacakta Aksonun dış kısmı sodyum (Na) iç kısmı potasyum (K) mineralleri vardır.

Sinir Hücre Çeşitler:
Görevleri bakımında 3’e ayrılır.Duyu, motor ve Ara Nöron.
  1. Duyu Nöronu: Duyu organlarında Uyartıları alıp merkezi sinir sistemine ileten nöronlardır.
  2. Motor Nöronu: Merkesi sinir sisteminden aldığı yarıları kasarla ve bezlere iletirler.
  3. Ara Nöron: Motor ve Duyu Nöronların bağlanmasını sağlar. Merkezi sinir sisteminde bu görevini yapar
İmpuls Oluşumu ve İletimi:
Canlının iç ve dış çevresinden gelen ve onun tepki vermesini sağlayan etkenlere uyaran nedir. Uyaranlar; kimyasal madde, ışık, ısı, basınç vb. Uyaranların canlıda oluşturduğu etkilere uyartı denir. Uyartıların nöronlar üzerinde oluşturduğu elektriksel ve kimyasal değişikliklere impuls nedir. Nöronlarda impulsun oluşabilmesi için uyartının şiddeti önemlidir. Bu şiddet eşik şiddet ( eşik değer) düzeyidir. Nöronlar eşik şiddetin altındaki uyarılara tepki vermezler. Eşik şiddete ve eşik şiddetin üzerindeki uyarılara aynı oranda tepki verirler. Bu durum ya hep ya hiç yasasıdır. nöronlarda impuls oluşurken ve iletilirken. Polarize, depolorize, Repolorize olayları olur.
  1. Polarize: Dinlenme haindeki nöronlarda elektriksel ve kimyasal oluşum dışı + , içi – dışında Na, içinde K yüklüdür.
  2. Depolarize: Nörona uyarı geldiğinde aksonun ucundan başlayarak elektriksel ve kimyasal yükler yer değiştirir.
  3. Repolarize: Uyartı akson boyunca ilerlerken depolrize durumdaki bölüm polarize duruma geçer. Aksonun diğer bölümünde depollorize devam eder. Nörondan uyartılar ilerlerken uyartının geçtiği bölümün eski haline dönmesine denir.

Akson boyunca impuls ilerlerken oluşan polarize, depolorize ve repolorize, miyalininli nöronlarda Depolarize ve repolorize olayları miyalin kılıfının oluşması ile meydana gelen Ranvier boğumlarında gerçekleşir. Bu yüzden İmpuls iletimi hızlıdır. Atlatarak iletim sağladığı için atlamalı iletim denir.
Impuls iletilirken oksijen kullanılır. Atp harcanır. Karbondioksit ve ısı açığa çıkar.
Aksonun çapı artıkça impulsun denetim hızı da artar. Çünkü Çap büyük olursa iç direnç küçülür.

İmpuls Sayısını etkileyen Faktörler:
  • Uyartının Frekansı
  • Uyartının şiddeti
  • Uyarının süresi
  • Nöronların sayısı
  • Nöronların dizilişi
  • Nöronlar arasındaki bağlantı
Uyartı eşik şiddetinin üstünde odlunda impuls hızı ve etkisi değişmez. Fakat sayısı değişir. İmpulsun sayısı tepkime derecesini artırır.

Sinaps:
Sinir sistemi oluşurken nöronların birbirine bağlandığı yere sinap denir. Sinapslar 1. Nöronun aksonu ile 2. Nöronun dendriti arasında gerçekleşir. Bu yüzden sinapslarda uyartının yönü aksondan dendrite doğurudr. Sinapslarda uyartı aktarılırken 1. Nöronun aksonunda salgılanılan Nörotransmitter maddeler impulsun 2. Nörona geçmesini sağlar.
Nörotransmitter maddeler:
  • Asteilkolin
  • Dofamin
  • Seatonin
  • Noradrenalin
  • Histamin
Nörotransmitter maddeler uyarı geldiğinde sinapslarda salgılanır. Impuls aynı şiddet ve özellikte diğer nörona aktarıldıktan sonra sinasplarda bulunan enzimler tarafından Nörotransmitter maddeler yok edilir. Böylece sinaps yeni bir impulsa hazırlanır. Duyularımızla aldığımız uyarılarla oluşan impuls her sinapstan rahat (serbest) geçemez. Buralarda geçici bir dirençle karşılaşır. Bu seçici direnç sayesinde impuls gitmesi gereken doku veya organa iletilir. Böylece bütün vücudun yarılması engellenmiş olur. Sinasplarda seçici direnci iki çeşitle gerçekleşir.
  1. Kolaylaştırıcı Sinaps
  2. Durdurucu Sinaps

HAYVANSAL DOKULAR


EPİTEL DOKU 
  • Örtü Epiteli
  • Bez Epiteli
  • Duyu Epiteli
BAĞ VE DESTEK DOKU
  • Temel Bağ Doku 
  • Kemik Doku 
  • Kıkırdak Doku 
  • Kan Doku 
  • Yağ Doku 

     KAS DOKU      SİNİR DOKU
Hayvansal Dokular Konu Anlatımı, LYS, YGS, biyoloji, ders notu

A: EPİTEL DOKU
  • Hücreleri birbirine sıkıca bağlıdır.
  • Vücudun iç ve dış kısmına örterler.
  • Kan damarları yoktur.Beslenmesini bağ dokudan difüzyonla sağlar.
  • Görevleri Koruma (deri), emme (bağırsak), salgı (gözyaşı), duyu (Duyu organları) dır.
  • Epitel doku taban zarı (Membran Zarı) üzerinde oturtulmuştur.
a.      Örtü Epiteli:
Vücudun iç ve dış yüzeyini örten epidel dokudur. Hücrelerin şekline ve dizilişine göre ikiye ayrılır.
Tek Katlı Örtü Epiteli: Hücrelerinin şekline göre üçe ayrılır. Hücreler tek sıra halinde sıkıca birbirine bağlıdır.Aralarında boşluk yoktur.
  • Tek katlı yassı örtü epiteli: Bu epitelyum hücreleri vücudumuzda madde alışverişinin çok olduğu yerlerde bulunur. (Karın zarı, kılcal damarlar, atar damarlar vb)
  • Tek katlı Kübik örtü epiteli: Hücreleri küp şeklindedir. Yumurtalık da, tiroit bezi, böbreklerde bulunur.
  • Tek katlı silindirik epitel: Silindir şeklindeki hücrelerin bir araya gelmesiyle ulaşır. (incebağırsak, mide, yemek borusu). Soluk borumuzda da bulunan silindirik epidelin üzerinde siler bulunmaktadır. Ağızdan kaça tozların balgam şeklinde dışarı artar. Soluk borusunda mukus salgılayan silindirik epitelyum hücreleri arasında Goblet (salgı yapan hücre9 vardır.
2.      Çok katlı Örtü Epiteli:
  • Demiriz çok katlı örtü epiteli yapısına sahiptir. Tek katlı örtü epiteli hücrelerinin bir araya gelmesiyle oluşmuştur.
  • Derimiz taban zarı üzerinde silindirik sonra Kübik ve en üstede yassı epitelyum hücrelerinin bir araya gelmesiyle oluşmuştur. Kan doku bulunmaz.(sinirde bulunmaz). En üstedeki yassı epitelyum hücreleri dışarıya atıldığındaki Kübikler yassı silindirikler Kübik hücreye dönüşür en alt yeni bir silindirik hücre oluşur.
  • Yemek borumuzda da çok katlı örtü epiteli bulunur. Deriden farkı yassı hücrelerinde keratin maddesi birikmediği için zarar görmez.
  • Hayvanlarda pulların, tırnakların, tüylerin, boynuzların derileri çok katlı hücre epitelinden oluşmuştur. Keratin maddesi çok fazla birikmiştir. Çok katlı epitelyum dokunun içerisinde deriye renk veren melaninpikenti (deri) bulunur ve bizi güneşin zararlı ışınlarından korur.
b.      Bez Epiteli (Salgı):
Salgı üreten epitelyum dokudur. Hücre sayısına göre ikiye ayrılır.
  1. Tek Hücreli Bez Epiteli: Mukus salgılayan salgı bezine gublet denir. Goblet hücreleri tek katlı silindirik epitelyum hücrelerin arasında yer alır. Burun bağırsak, ağız, mide de bulunu.
  2. Çok hücreli Bez Epiteli: Bir çok bez epitelyum hücresinin birleşmesiyle oluşmuştur. Sargılama şekline göreüçe ayrılır.
  • Endokrin: Salgılarını doğrudan kana veren bezlerdir. Salgılarına hormon denir. Hormonlar vücudumuzda endokrin bezler tarafından salgılanır. (Tiroit, hipofiz)
  • Ekzokrin: Salgılarını bir kanalla vücut boşluğuna veya dışarıya veren bezlerdir. Gözyaşı, tükürük, ter vb.
  • Karma bezler (mezokrin): Salgılarını doğrudan kana ve bir kanal vücuda salgılayan bezlerdir. Pankreas vb
c.      Duyu Epiteli:
Duyu organlarında bulunur dışarıdan gelen fiziksel, kimyasal ve optik uyarılı alan özelleşmiş hücrelerdir. Duyu Epiteli kendilerini yenileyemezler. Bu epitelyum hücrelerinin duyu organının görevini yerine getiren kısmında. Reseptör (Almaç) denilen kısımları bulunur. Bunlar sayesinde uyarılar alınır, sinir hücrelerine iletilir.


BİTKİLERDE BESLENME

A.Mineral Olmayan Besinler
Mineral Olmayan Besinler hidrojen (H), oksijen (O), ve karbon (C) dur.Bu besinler hava ve suda bulunur. su ( H2 O) şeker ve nişasta için hidrojen kaynağı, karbon dioksit (CO 2) ise oksijen ve karbon kaynağı olarak fotosentezde kullanılır. Bitkiler C, H ve O besinleri organik besin üretmek için kullanırlar ve yapıları yaklaşık % 95 oranında bu maddelerden oluşmuştur.Bitkiler suyu topraktan karbondioksiti ise havadan alırlar.

B.Mineral besinler 
•toprakta bulunur, 
•suda çözülürler
•köklerle emilir. 
•sağlıklı büyümek toprakta yeterli besinler bulunmalıdır. 
•yeterli miktar ve çeşitte besin bulunmayan topraklara besinler gübre olarak verilir. 

Mineral besin iki gruba ayrılır: 
Makrobesinler ve Mikro besinler 

1.Makrobesinler 
iki gruba bölünebilir: Birincil ve ikincil besin. 
a. Birincil besinler azot (N), fosfor( P), ve potasyum (K). bitkiler hayatta kalma ve büyümeleri için bu besinleri büyük miktarlarda kullanırlar Bunlar topraktan alınan önemli besinlerdir. 
b.İkincil besinlerin kalsiyum (Ca), magnezyum (Mg), ve kükürt (S). genellikle toprak yeterince bulunan bu besinler gerekli olduğu durumlarda toprak gübrelenmelidir. Ayrıca, Magnezyum (Mg), Kalsiyum (Ca), Kükürt (S) büyük miktarlarda kullanılan besinlerdir.

2. Mikrobesinler 
Mikro besin küçük miktarlarda ihtiyaç duyulan besinlerdir.Bitkilerde temel büyüme ve gelişme olayları için gerekilidir. Bu besinler bor (B), bakır (Cu), demir (Fe), klorür (Cl), mangan (Mn), molibden (Mo) ve çinko (Zn) Eksiklikleri pek hissedilmez. Düşen ağaç yaprakları,ölen bitkiler ve organik maddelerle geri dönüşümleri sağlanır. 
Minumun kuralı: 

Bitkiler metabolik aktivitelerini gerçekleştirebilmek için eser elementleri yapılarında bulundurmak zorundadırlar (Fe, Mg, Mn, Mo, Va). Bu maddeler metabolizmanın devamı ve büyümesi için zorunludur. Buna göre bitkiler toprakta en az bulunan eser elemente göre büyür ve metabolizmasını düzenler, bu olaya minimum kuralı denir.

Bitkisel besinlerin görevleri ve eksikliklerinde oluşan sorunlar:
1.Azot 

•Azot bitki proteinleri bir yapı taşıdır. 
•Klorofil ayrılmaz bir parçasıdır 
•Amino asitler, nükleik asitler ve koenzimler bir Bileşenidir.
Eksiklik belirtileri
• Yavaş büyüme ve bodurluk. 
• Sarı-yeşil renkli yaprakları. 
• Tomurcuklarda ve yaprak kenarlarında sararma
2.Fosfor 
•Bitkilerin DNA, RNA ve ATP yapısı
•Fosfor hücre bölünmesi ve organizasyonu
•Bitki büyümesi ve kök oluşumu 
•Çiçeklenme ve meyve oluşumu
Eksiklik belirtileri 
• Yavaş büyüme ve bodurluk. 
• Bazı bitkilerin yaprakları üzerinde morumsu renk. 
• Kötü meyve veya tohum oluşumu.
3.Potasyum 
•Potasyum şekerlerin taşınması 
•Nişasta oluşumu için gereklidir. 
•Stomaların açılıp kapanması 
•Suyun verimli kullanımı için önemlidir. 
Eksiklik belirtileri 
•Uç tomurcuklarda ve olgun yapraklarda yanıklık, alt Yapraklar sararma. 
• Kolayca yaprak dökülmesi . 
• Küçük tohum ve buruşk meyve 
• Yavaş büyüme
4.Kalsiyum 
•Hücre duvarları ve zarlar için bir yapı taşı 
•Nişasta ve selüloz gibi önemli bitki karbonhidratlarının bir bileşenidir. 
•Kalsiyum bitki gücü ve sertliği arttırır 
Eksiklik belirtileri
• genç yaprakların kuruması - kereviz, marul, lahana. 
• terminal tomurcukların ölümü. 
• Bodur kök . 
• çiçekleri ve tomurcukları erken dökülmesidir. 
5.Magnezyum 
• Magnezyum klorofil molekülünün bir parçasıdır 
•Magnezyum birçok enzim için aktivatördür. 
Eksiklik belirtileri
• Büyük yaprakları kloroz (sararma). 
6.Kükürt 
•Amino asitlerin (sistin, metiyonin ve sistein) bir bileşenidir. 
•baklagiller nodül oluşumu için gereklidir
Eksiklik belirtileri 
•Genç yapraklarda yeşil sarımsı renk. 
• Küçük ve cılız bitkiler. 
7.Çinko 
• Çinko bitkilerde çeşitli enzimler önemli bir bileşenidir. 
•Oksin sentezi kontrolü, 
•klorofil ve protein üretiminde rol oynar. 
Eksiklik belirtileri 
• Sap uzunluğu ve terminal yaprakların küçük kalması. 
• meyve tomurcuğunun azalması. 
• Benekli yaprakları ve kloroz. 
8.Demir 
  • Klorofil oluşumu için gereklidir.
  • Solunum ve fotosentez biyokimyasal bir aktivatördür
  • simbiyotik azot fiksasyonu gibi süreçlerde rol alır
Eksiklik belirtileri
•Genç yaprakların klorozu. 
• Dalların kararması
• İleri durumlarda kök veya bitkilerin ölümü 
9.Manganez 
• büyüme süreçleri enzimler için bir aktivatördür
•klorofil oluşumunda demir yardımcı olur
•Suyun fotolizinde rol alır
Eksiklik belirtileri 
• genç yaprakların kloroz. 
10.Bakır
•Çeşitli enzimlerin bir aktivatörü. 
•Protein sentezini 
•vitamini üretiminde önemlidir
Eksiklik belirtileri 
• Bodur büyüme. 
• ağaçlarında terminal sürgünlerin kararma 
• Pigmentasyonda azlık. 
• Solma ve yaprak uçlarının ölümü. 
11.Bor 
•Bor bitkilerde karbonhidrat metabolizmasını düzenler. 
•Meristem hücrelerinden oluşan dokuların farklılaşma süreci için gereklidir
Eksiklik belirtileri 
• Yanal ve terminal tomurcukların ölümü. 
• Kalınlaşmış, solgun ve kıvrılmış yaprakları 
• Yumuşak yumrulu ve nekrotik lekeli meyveler. 
• uygunsuz çiçekler ve tozlaşmanın azalması. 
12.Molibden 
• Bitkilerin azot kullanmalarını sağlar 
Eksiklik belirtileri 
• Bodurluk ve dayanıksızlık 
•azot noksanlığı 
13.Klor 
• Klor fotosentetik reaksiyonlar için gereklidir. 
Eksiklik belirtileri 
• Solma kloroz (sararma). 
• Lateral köklerin aşırı dallanması. 
• Bronzlaşmış yapraklar. 
14.Nikel 
•Bitkilerin azot metabolizmasının toksik birikimleri önlemek için gerekli enzim üreazın bir bileşenidir. 
•Nikel büyüme üreme döneminde baklagiller azot metabolizması katılır. 
•Aynı zamanda tohum oluşumu için gereklidir.
Eksiklik belirtileri 
•Bitkilerde Nikel eksikliği yapraklarda üreaz aktivitesi nedeniyle yaprak uçlarına üre birikimi olur. 
•Bu üre birikim yaprak uçlarında nekroza neden olur.
Toprak
Toprak özellikleri:

• Su tutma kapasitesi 
• Besin tutma kapasitesi 
• Kullanılabilirliği
• mantar,bakteri varlığı
• Kök hareket olanağı
• Gözeneklilik 
Toprak pH (toprağın asitliği veya alkaliliği) 
Toprak pH sı besin durumu ve toprak özelliklerini etkileyen en önemli etkenlerden biridir. 
1. Makrobesinler yüksek pH lı toprakta daha fazla bulunurlar.
2. Mikrobesinler düşük pH lı toprakta daha fazla bulunurlar. 
Toprakta pH, asidik topraklara kireç ve bazik topraklara asit ilave edilerek dengelenir. toprakta 6.5 6.0 pH aralığı bitkiler için magnezyum ve kalsiyum kaynaklarını etkin kullanmasını sağlar. 
Dengeli pH topraktaki kullanılabilir besin miktarında artış,mikrobiyal yaşamda artış,su tutma ve havalanma özelliklerinin iyileşmesi ve azot bağlanmasının artışını sağlar.
Topraksız tarım

Günümüzde koşulları sağlanarak topraksız tarımda yapılmaktadır.Bu yöntem;
•Su kaybını ve kirlenmesini önleme
•Toprak kaybını ve kirlenmesini önleme
•Zararlılarla kolay mücadele etme
•Doğal koşullardan korunmuş kontrollü tarım
•Zaman kazancı
•Maliyetlerin düşmesi
•Gelecek için uzay veya okyanus dibinde tarım yöntemleri geliştirme
Bitki/Bakteri ve Bitki/Mantar simbiyotik yaşamları
1.mikoriza



mikoriza iki tür arasında kurulan simbiyotik ilişkidir. endomikoriza (karasal bitki türlerinin yaklaşık % 80 ) ve kökmantarları (odunsu türlere özgü iğne yapraklılar ve bazı geniş yapraklılar). 
bitki-toprak ilişkisinde mikorizal simbiyozun etkileri nelerdir? 
• artan ürün verim ve besin kazanma etkinliği, bitki gelişimi, çiçek oluşumu. 
• bazı kök parazitlerine, kuraklık, çevresel strese direnç. 
• bitki ekiminde ölüm azalır. 
• çevreye uyumlu ve sağlıklı bitki. 
•toprağın su tutma ve özelliklerinin korunmasını olumlu etkiler. 

mikorizanın avantajları nelerdir?

• bitki rahat beslenir ve hayatı sürer! 
• gübre kullanımı, sulama maliyetleri ve işleme giderleri azalır
• sık kullanılan ot ve böcek ilaçları ile uyumludur; 
• mikorizal bitkiler için tarım ilaçları daha az kullanılır
•sürdürülebilir tarımı ve yeterli toprak ve besin kaynakları. 
• mikoriza bitkilerin zor koşullarda dahi sağlıklı yardım eder. 
• mikoriza ile daha uzun ve sağlıklı yaşama yeteneği kazanır. 

Not: Mikorizalar endo ve ektomikoriza olmak üzere iki tiptir.
2.Rhizobium
Bitki kökleri ve bakteriler arasındaki karmaşık etkileşimlerden azot bağlama gerçekleşir 


• Azot bağlama nodüller (bitki köklerinde Rhizobium denilen bakteri bulunduran hücrelerden oluşmuş şişkinlikler) ile yapılır 
• Bakteriler genellikle kök hücrelerinde bacteroids denilen belli kofullarda bulunur
• Nodüllerdeki azot bakterileri bitkiden organik besin (şeker) emer 
•Bitkiler nodüllerdeki bakterilerin Azotu bitkiler tarafından kullanılabilir forma dönüştürmesinden faydalanır.
Epifit bitkiler: diğer bitkilerin veya ağaçların yaprak veya dalları üzerinde büyürler. Epifitler yaprakların kıvrımları veya ağaç kabukları arasında biriken yağmur sularından beslenme amacıyla yararlanırlar. 
Parazit bitkiler: diğer bitkileri organik besin, su, ve mineral almak için kullanırlar 
• Holoparazitler (tam parazitler): fotosentetik değildir ve ihtiyacı olan her şeyi elde etmek için konak bitkiyi kullanır.
Örnek:Cin saçı, canavar otu. 
• Hemiparazit(yarı parazitler): fotosentetik ve kendi organik besinlerini yaparlar ancak konak bitkiyi su ve mineral almak için kullanırlar.
Örnek: ökseotu gibi. 
Parazit rekabette oluşan zarar daha fazladır ve bitki (biyokütle üretimi) konağın verimliliğini düşürür. 
Etobur bitkiler: fotosentezle kendi yoluyla kendi organik besinlerini üretir ancak, azot ve mineralleri öldürdüğü hayvanları sindirerek alırlar. Predasyon düşük besin içerikli toprak yapısına sahip ekosistemlerde yaygın olarak görülür. Yapraklar metamorfozla böcek tuzakları haline değişmiştir.